Doğanın Gücü Karşısında Kaybolan Şehirler ve Medeniyetler
Tarih boyunca insanlık, doğanın hem nimetlerinden hem de gazabından nasibini aldı. Verimli ovalar, su kaynaklarına yakınlık, iklimin elverişliliği gibi nedenlerle kurulan birçok antik şehir, aynı zamanda doğa olaylarının da hedefi oldu. Depremlerle yerle bir olan metropoller, volkan patlamalarıyla lavlara gömülen yerleşim yerleri, tsunamilerin silip süpürdüğü kıyı kentleri… Bunların tümü, doğanın zaman zaman ne denli yıkıcı olabileceğini gözler önüne seriyor.
Bir şehir sadece yapılar bütünü değildir; kültürü, insanları, tarihsel mirası ve anılarıyla bir bütündür. Bu yüzden doğal afetlerle yok olan her şehir, sadece fiziki olarak değil, manevi olarak da insanlık tarihinden bir parça koparıp götürür. İşte bu yazıda, dünya üzerinde doğal afetler nedeniyle tamamen ya da büyük oranda yok olmuş şehirleri ve hatta ortadan kaybolan uygarlıkları inceliyoruz. Pompeii’den Atlantis efsanesine, Türkiye’deki Ani Harabeleri’nden Guatemala’daki Maya şehirlerine kadar pek çok örnek, doğanın hafife alınmaması gerektiğini hatırlatıyor.
Gelin, geçmişin tozlu sayfalarında bir yolculuğa çıkalım ve doğanın kudreti karşısında yeryüzünden silinen yerleşim alanlarını birlikte keşfedelim.
1. Pompeii – İtalya: Vezüv Yanardağı’nın Sessiz Tanıkları
Milattan sonra 79 yılında meydana gelen Vezüv Yanardağı patlaması, İtalya’nın Pompeii şehrini lavlar altında bırakmış ve binlerce insanı bir anda hayattan koparmıştır. Şehir, yüzyıllar boyunca toprağın altında kalmış; 18. yüzyılda yapılan kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Bugün Pompeii, sadece bir arkeolojik alan değil, aynı zamanda doğanın gücüne karşı insanın kırılganlığının sembolüdür.
2. Ani Harabeleri – Türkiye: Depremler ve İklim Değişikliğiyle Yalnızlaşan Başkent
Kars il sınırlarında yer alan Ani, Orta Çağ’ın önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biriydi. Ancak yıkıcı depremler, iklimin sertleşmesi ve siyasi çekişmeler, bu kadim şehri zamanla ıssızlığa terk etti. Bir zamanlar “1001 kiliseli şehir” olarak bilinen Ani, bugün sessiz bir tarih bekçisi gibi ayakta kalmaya çalışıyor.
3. Port Royal – Jamaika: Tsunamiyle Yutulan Günahlar Şehri
-
yüzyılda Karayipler’in en zengin limanlarından biri olan Port Royal, aynı zamanda korsanlar ve kumarbazların mekânı olarak da bilinirdi. 1692 yılında yaşanan şiddetli deprem ve ardından gelen tsunami, bu lüks ve günah dolu limanı birkaç dakika içinde suyun altına gömdü. O günden sonra bölge, “Tanrı’nın gazabına uğrayan şehir” olarak anılmaya başlandı.
4. Helike – Antik Yunanistan: Depremle Kaybolan Atlantis
MÖ 373 yılında gerçekleşen büyük bir deprem ve ardından gelen tsunamiyle birlikte Helike, denizin altında kayboldu. Bu olay o kadar büyük yankı uyandırdı ki, bazı tarihçiler Helike’nin Atlantis efsanesine ilham verdiğini iddia ediyor. Uzun yıllar kayıp olan şehir, 20. yüzyılın sonlarında yapılan arkeolojik çalışmalarla kısmen gün yüzüne çıkarıldı.
5. Maya Şehirleri – Guatemala ve Meksika: Kuraklık ve Toprak Kaymaları
Maya uygarlığı, yüzyıllar boyunca Orta Amerika’da büyük şehirler ve tapınaklar inşa etti. Ancak kuraklık, tarımsal yetersizlik ve toprak kaymaları gibi doğal afetlerin birleşimiyle birçok Maya şehri terk edildi. Bugün ormanlarla kaplı bu şehirler, doğayla iç içe kaybolmuş medeniyetlerin izlerini taşıyor.
6. Atlantis – Efsane mi Gerçek mi?
Atlantis, Platon’un yazılarında geçen ve doğaüstü bir felaketle yok olduğu iddia edilen kayıp bir uygarlık. Kimileri bunun yalnızca felsefi bir metafor olduğunu düşünürken, bazı araştırmacılar gerçek bir antik şehir olabileceğini savunur. Bazı teoriler, Atlantis’in bir tsunami veya büyük volkan patlaması sonucu battığını iddia eder.
7. Mohenjo-Daro – Pakistan: Sel ve Toprak Kaymalarıyla Yok Olan Antik Kent
Hindistan vadisi uygarlığının merkezi olan Mohenjo-Daro, günümüzden yaklaşık 4.000 yıl önce büyük bir medeniyetin kalbini oluşturuyordu. Ancak bölgedeki ani sel baskınları ve toprak kaymaları, şehrin sistemli bir şekilde terk edilmesine neden oldu. Bugün UNESCO Dünya Mirası listesinde olan bu şehir, kayıp uygarlıkların simgesi haline gelmiştir.
Doğanın Karşısında İnsanlık Ne Kadar Hazırlıklı?
Yukarıda yer alan örnekler, doğanın zaman zaman ne kadar acımasız olabileceğini, ama aynı zamanda geçmişten ders almanın ne kadar hayati olduğunu gösteriyor. Günümüzde modern şehirler gelişmiş erken uyarı sistemleri ve afet yönetim planlarıyla donatılmış olsa da, doğa hâlâ kontrol edilemez bir güç olmaya devam ediyor. Tarihin tozlu sayfalarında kaybolan bu şehirler, bize hem bilgelik hem de sorumluluk yüklüyor.
Siz de yaşadığınız yerin doğal afet risklerini öğrenin, hazırlıklı olun. Çünkü tarih, kendini tekrar etmeyi sever.
İlhan ÇAMKARA / Emlak Haber Ajansı