Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) tarafından hazırlanan ‘Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2053’te Net Sıfıra Doğru’ raporunun çıktıları açıklandı. Çalışmada, ekonominin ilgili tüm sektörlerini içeren sera gazı emisyonları birleştirilerek Türkiye’nin 2025-2053 dönemi için azaltım senaryoları hazırlanarak, yatırım maliyetleri belirlendi. Raporun, bu yıl Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e sunacağı yeni Ulusal Katkı Beyanı (NDC-Nationally Determined Contribution) için bilimsel bir arka plan niteliğini taşıdığı belirtildi.
Türkiye, 2021 yılında imzalanan Paris Anlaşması’yla sera gazı emisyonlarını 2053’te net sıfıra indirmeyi hedeflediğini açıklamıştı. 2022’de güncellenen NDC’de de emisyonlarda yüzde 41 artıştan azaltım hedefi vermişti. Ancak bu hedef, uzun vadede net sıfıra uyumlu olmadığı gibi sektörlerde bir azaltım patikasının oluşmasına imkan vermiyor. Bu nedenle İPM’nin bu çalışmasının, referans ve net sıfır senaryolarını karşılaştırarak 2053’te Net Sıfır hedefine doğru Türkiye’nin 2035 için belirlemesi gereken ara hedefi ortaya koyması açısından önem taşıdığı ifade edildi.
Raporun araştırma ve yazı ekibinde İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, Hacettepe Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve EPRA Genel Müdürü Doç. Dr. Osman Bülent Tör, ODTÜ Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Voyvoda, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlkay Dellal, Ankara Üniversitesi ve TURKECO Enerji’den Doç. Dr. Duygu Erten ve Medipol Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden Dr. Özay Uslu yer aldı.
Yatırımın yüzde 75’i binalara ayrılmalı
Rapora göre Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının, 2036’ya kadar kömürden kademeli çıkış ve yenilenebilir enerji kurulumunun hızlanmasıyla 2035’te 2010 seviyesine gerileyebilir. Türkiye enerji dönüşümü, sanayide teknoloji dönüşümü ve binalarda elektrifikasyon sağlanması halinde ise 2053’e kadar sera gazı emisyonlarında yüzde 61 azaltım mümkün. Bu da yıllık ortalama yaklaşık yüzde 3’lük bir azaltıma karşılık geliyor. Yapılan hesaplamalara göre ise Türkiye’nin net sıfır hedefine ulaşabilmek için bugün yapılanlara ek olarak, yüzde 75’i binalar sektörü için olmak üzere 265 milyar dolar yatırıma ihtiyaç var.
Çalışmaya ilişkin açıklamada bulunan Dr. Ümit Şahin, “Türkiye planlı bir stratejiyle sera gazı emisyonlarını 2025- 2035 arasında mutlak olarak azaltabilir ve 2053’e kadar emisyonlarını daha da azaltarak Net Sıfır hedefine yaklaşabilir. Bu çalışmadaki Net Sıfır senaryosuna göre, Türkiye’nin bu yıl sunacağı yeni NDC’nin 2053’te Net Sıfır hedefiyle uyumlu olabilmesi için öncelikle 2021’in emisyonların tepe noktasına çıktığı yıl olarak korunması ve emisyonların 2025’ten itibaren hızlanarak azaltılması gerekiyor” dedi.
2010 öncesi düzeylere düşebilir
Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının, gerekli politikalar izlenerek 2035’te 2021’e göre yüzde 35 azaltılarak 370 milyon tona düşürülebileceğini belirten Dr. Şahin, “Bu aynı zamanda emisyonların 2010 öncesi düzeylere düşürülmesi anlamına geliyor. Raporda Net Sıfır senaryosuna göre karbondioksit emisyonlarındaki azaltım daha hızlı oluyor. Türkiye’nin karbondioksit emisyonları 2035’te 2021’e göre yüzde 40 azaltılarak 277 milyon tona düşürülebilir.
Bu da karbondioksit emisyonlarının 2005 öncesi düzeylerine gerileyebileceği anlamına geliyor.2035’e kadar yapılabilecek bu azaltım, büyük ölçüde elektrik sektöründe kömürden kademeli çıkışa ve yeni yenilenebilir enerji santrallerinin hızlı bir şekilde kurulmasına bağlı. Elektrik sektöründe kömür kullanımından kademeli çıkış 2036’ya kadar tamamlanabilir. Bu, rüzgâr ve güneş enerjisi kurulum hızının yılda yaklaşık 10 GW’a ulaşmasıyla ve 2035’e kadar 9 GW batarya yatırımı yapılmasıyla mümkün” diye konuştu.
Ulaştırma sektörü stratejik kaldıraç
Ulaştırma sektörünün, sera gazı emisyonlarının azaltımında stratejik bir kaldıraç konumunda olduğunu belirten Dr. Özay Uslu, “Modelleme ve projeksiyonlarımız, elektrikli araçlara geçişin ve bu alandaki yatırımların hızlanmasının emisyonları belirgin biçimde düşürdüğünü gösteriyor. Karayolundan özellikle demiryoluna kayacak bir dönüşüm ise hem çevresel hem de ekonomik açıdan güçlü bir fırsat sunuyor. Bu senaryolar, enerji verimliliğini artırırken fosil yakıtlara bağımlılığı azaltıyor” dedi.
Binaların emisyonları 2045 yılında sıfırlanabilir
Net Sıfır senaryosunda binalar sektöründe 2025 sonrası tüm yeni binaların ‘Neredeyse Sıfır Enerjili Bina’ (NSEB) olarak inşa edilmesi, Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) kullanım oranının 2040’ta yüzde 20’ye, 2050’de yüzde 30’a çıkarılması, 2000 yılı öncesi binaların kademeli olarak yıkılıp yenilenmesi ve mevcut binalarda enerji verimliliği iyileştirmelerinin yapılması öngörülüyor. Ayrıca kömürden doğalgaza, ardından doğalgazdan elektriğe geçişle 2045 yılına kadar ısınmada fosil yakıtların tamamen terk edilmesi hedefleniyor.
Bu dönüşümle 2045’ten itibaren binalardan kaynaklanan emisyonlar sıfıra düşüyor. Ancak bu dönüşüm yaklaşık 200 milyar dolarlık bir yatırım ihtiyacı doğuruyor.
Dönüşümün hızını uygulamadaki kararlılık belirleyecek
2025–2053 dönemi boyunca, referans senaryoda sanayi emisyonları ortalama yıllık yüzde 2,5 artış gösterirken Net Sıfır senaryosunda emisyonlar yıllık yüzde 2 azalıyor. Net Sıfır senaryosunda 2025’e kıyasla 2035 yılında yüzde 22, 2053 yılında ise yüzde 44 oranında karbondioksit eşdeğeri azaltım sağlanıyor.
Çalışmadaki bulguların her sektör için uygulanabilir karbonsuzlaşma seçeneklerini net biçimde ortaya koyduğunu belirten Prof. Dr. Ebru Voyvoda, “Metalde teknolojik dönüşüm, gübrede katalitik azaltım, çimentoda ise klinker oranının düşürülmesi ve geri dönüşüm malzemesi kullanımı öne çıkıyor. Çimento sektörü, 2053’e giden yolda süreç emisyonlarının en büyük kaynağı olarak kritik bir odak alanı konumundadır. Kimya ve diğer sanayilerde elektrifikasyonun artışı beklenirken, enerji verimliliği kazanımlarının kararlılıkla uygulanması dönüşümün hızını belirleyecektir” dedi.
Elektrik sektörünün dönüşüm maliyeti 80 milyar $
Rapora göre Türkiye’nin Net Sıfır hedefine ulaşabilmesi 2025-2035 arasındaki on yıl için toplam 265 milyar ABD doları ek maliyete neden oluyor. Bu maliyetin en büyük kısmı (yüzde 75’i) bina sektöründeki dönüşümden kaynaklanıyor. Bu rakam içinde sanayi sektörü için dönüşümün maliyeti yaklaşık 8,3 milyar dolarda kalırken, elektrik sektörü için 80 milyar dolara ulaşıyor. Ulaştırma sektöründeki dönüşüm için ise ek maliyet değil, petrol ithalatının azaltılmasına bağlı 36,5 milyar dolar fayda ortaya çıkıyor.
Düşük emisyonlu ve çevre dostu tarım mümkün
Tarım sektöründe ise mevcut eğilimlerin sürmesi halinde tarım kaynaklı emisyonların 2053 yılında 99 milyon ton karbondioksit eşdeğer seviyesine yükselmesi bekleniyor. Net Sıfır senaryosu uygulandığında ise emisyonlar, 2053 yılında 68 milyon ton karbondioksit eşdeğer seviyesine gerileyebilir. Stratejilerin etkisine bakıldığında, biyogaz kullanımıyla gübre kaynaklı emisyonlarda yüzde 66,5, tarım makinelerinin elektrifikasyonu ile yüzde 67,6, sığır yetiştiriciliğinde genetik ıslah ve yem kalitesi iyileştirmeleriyle yüzde 14,3 oranında azaltım sağlanabiliyor.
Tarım konusunda çalışmaların detayını anlatan Prof. Dr. İlkay Dellal ise “Ulusal iklim politikalarıyla uyumlu şekilde kurgulanan senaryolarda, kimyasal gübre kullanımının azaltılması, baklagillerle ekim nöbetinin artırılması, daha az toprak işleme, tarım makinelerinde elektrifikasyon, hayvan gübresinin biyogaz tesislerinde değerlendirilmesi ve hayvan ıslahıyla verimlilik artışı gibi adımlar öne çıkıyor. Bu uygulamalar sayesinde hem düşük emisyonlu hem de çevre dostu bir tarım modeli mümkün olacak, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedefine ulaşmasına güçlü bir katkı sağlanacak” değerlendirmesinde bulundu.