İzmir’in en önemli su kaynağı olan Tahtalı Barajı, son yılların en kurak dönemlerinden birini yaşıyor.
Barajdaki su miktarı, tarihinin en düşük seviyesine gerileyerek 1.65’e kadar düştü. Bu seviye, 2008 yılındaki büyük kuraklıkta ölçülen 1.90 seviyesinin de altına inmiş durumda.
Ekim ayında ise İzmir genelinde 81 kilogram yağış kaydedilmesine rağmen, barajdaki su seviyesinde belirgin bir artış gözlemlenmedi. Uzmanlara göre bunun nedeni, uzun süren kuraklığın ardından ilk yağışların büyük bölümünün kuru toprak ve bitkiler tarafından emilmesi. Ayrıca mevsim normallerinde Kasım, Aralık, Ocak ve Şubat aylarında ortalama 119 kilogram yağış düşüyor.
Her kurak dönemim ardından bol yağışlı bir dönem geldiğini aktaran Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, bu dönemlerde yağışların ekim ayındaki gibi yağış miktarının yaklaşık 2 katına ulaşması halinde Tahtalı Barajı’nın doluluk oranının yüzde 20 seviyelerine kadar çıkabileceğini belirtti.
2009-2019 yılları arasında Tahtalı Barajı doluyken durumun iyi olduğunu vurgulayan Yaşar, “Özellikle geçen sene neredeyse hiç yağmur yağmadı, çok az yağış aldık. Bu durum yalnızca İzmir’de değil, bütün Batı Anadolu’da yaşandı. Her yerde tehlike çanları çalıyor. Ancak İzmir’in önemli bir farkı var; kentin suyunun büyük kısmı yer altından sağlanıyor. 15-20 yıl önce 40-50 metreden çekilen yeraltı suları bugün 450 metreye kadar düştü. 2022’de bile baraj doluluk oranı yüzde 60’lardaydı. Ancak buna rağmen yer altı suyunun çekilmeye devam edilmesi akiferlerin tükenmesine yol açtı. Bu gidişle 2035’ten sonra benzer bir kuraklık yaşandığında yer altından su 1000-1200 metre derinliklerden çekilmek zorunda kalacak. Bu da çok büyük enerji harcaması demektir. Zaten İzmir’in Türkiye’de en pahalı su kullanan şehir olmasının nedeni budur. İzmir’i rahatlatacak en önemli adımlardan biri, Çiğli Arıtma Tesisi’nden çıkan gri suyun tarıma kazandırılmasıdır. Bu tesis günde 500 bin metreküp su üretiyor. Bu su arıtılarak Menemen ve Gediz ovalarına verilmelidir. Böylece bu bölgelerde yeraltı suyunun çekilmesi durdurulabilir, akiferlerin yeniden dolması sağlanabilir. Gerektiğinde bu kuyular yeniden kullanılabilir ve İzmir’in su kaynakları sürdürülebilir hale getirilebilir” dedi.
