Son 30 yılda, dünya ekonomisi sınırların kalktığı, küresel tedarik zincirlerinin serbestçe aktığı bir döneme tanıklık etti. Ancak bu çağ sona eriyor. Küresel politikalardaki ve jeopolitik gerilimlerdeki değişimlerle birlikte, “de-globalization” adı verilen yeni bir süreç başlıyor. Bu yeni dönemde şirketler, yatırım, üretim ve insan kaynağı stratejilerini baştan aşağı gözden geçirmek zorunda kalacak. Dünyanın en saygın danışmanlık firmalarından Bain & Company’nin Global Başkanı Manny Maceda, İstanbul’a yaptığı ziyarette, bu dönüşümün küresel iş dünyası için ne anlama geldiğini anlattı. Maceda, ABD Başkanı Trump sonrası dönemin doğrudan Trump’tan değil, son 30 yıllık globalleşme modelinin sona ermesinden kaynaklandığını vurguladı. “Ben 1989’da Bain’e katıldığımda, bir ürününüzü istediğiniz yerde üretebilir, istediğiniz yerde satabilir ve sermayenizi serbestçe hareket ettirebilirdiniz. Bugün ise durum farklı” diyen Maceda, malların, hizmetlerin ve insanların hareketinde artan engellerin, şirketleri artık çok daha stratejik kararlar almaya zorladığını belirtti. DÜNYA’ya verdiği özel röportajda küresel ekonomideki köklü değişimleri ve yeni dönemin fırsat ve risklerini değerlendirdi.
Teknoloji, enerji, sağlık ve gıda geleceğin sektörleri
Maceda, küresel belirsizliklerin ve büyük teknolojik dönüşümlerin ortasında, önümüzdeki yıllarda yatırım potansiyeli en yüksek olacak sektörleri açıkladı: teknoloji, enerji, savunma, sağlık ve gıda. Dünyadaki yaşlanan nüfus nedeniyle sağlık ve yaşam bilimleri sektörünün yatırım açısından büyük önem taşımaya devam edeceğini, aynı zamanda teknolojik gelişmelerin bu sektörleri dönüştüreceğini ifade etti. Maceda, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi jeopolitik risklerin de enerji ve teknoloji alanında yeni dinamikler yarattığını, savaşların artık dronlar gibi yeni teknolojilerle yürütüldüğünü ve bu durumun savunma sanayini de şekillendirdiğini sözlerine ekledi. Maceda, bu sektörlerin sadece kendi içlerinde değil, aynı zamanda birbirleriyle olan bağları sayesinde büyüyeceğini belirtti.
Genç nüfus, üretim altyapısı ve yetenek havuzu
Bain & Company Global Başkanı, küresel belirsizliklerin arttığı bir dönemde Türkiye’nin stratejik konumunun ve potansiyelinin öne çıktığını ifade etti. Türkiye’nin genç nüfusu, üretim altyapısı ve yetenek havuzu sayesinde cazip bir yatırım merkezi olmaya devam ettiğini belirten Maceda, “Çin ve Rusya’da iş yapmanın zorlaştığı bu dönemde Türkiye, yabancı şirketler için daha çekici hale geliyor” dedi. Maceda, Türkiye’deki şirketlere de yurt dışına açılma çağrısı yaptı. Güney Kore, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin önce iç pazarda güçlenip sonra küreselleşme yolunu izlediğini hatırlatan Maceda, Türk şirketlerinin de bu stratejiyi benimsemesi gerektiğini söyledi.
Türkiye’deki genç yeteneklerden çok etkilendiğini belirten Maceda, Bain & Company’nin İstanbul ofisinde genç ve dinamik bir ekip gördüğünü, bunun Türkiye’nin geleceği için umut verici olduğunu dile getirdi. “İstanbul, çok kültürlü yapısıyla gerçekten özel bir şehir. Burada tarihi hissediyor, gençlerin dinamizmini görüyorsunuz” dedi.
Tedarik zincirini Çin’den kaydırma Türkiye için fırsat penceresi
Maceda, kısa vadeli bu zorluklara rağmen, Türkiye’nin uluslararası tedarik zincirlerinin Çin’den kaydırılması eğiliminden faydalanabileceğini vurguladı. “de-globalization” süreci kapsamında şirketlerin üretim üslerini Çin’den daha yakın coğrafyalara taşıdığını belirten Maceda, Türkiye’nin coğrafi konumu ve güçlü üretim altyapısıyla bu süreçte öne çıkan birkaç ülkeden biri olduğunu söyledi.
“Yeterli iş gücü, üretim kapasitesi ve rekabetçi enerji fiyatlarına sahip bir ülke olarak Türkiye, Çin’den çıkan tedarik zincirleri için hala çok yüksek bir potansiyel sunuyor” dedi.
Türkiye yabancı yatırımcı için pahalı
Manny Maceda, Türkiye’de uygulanan sıkı para politikasının, kısa vadede ülkeyi yabancı yatırımcılar için daha maliyetli bir hale getirdiğini belirtti. Türkiye’nin genç nüfusu, üretim kapasitesi ve stratejik konumu gibi uzun vadeli avantajlarının devam ettiğini söyleyen Maceda, ancak mevcut para politikasının yabancı sermayenin girişini yavaşlattığını ifade etti. Maceda, bu durumu şöyle açıkladı: “Sıkı para politikasının bir dezavantajı var: Türk Lirası’nın değerlenmesi. Bu, yabancı bir yatırımcının aynı varlığı satın almak için iki yıl öncesine göre daha fazla döviz ödemesi gerektiği anlamına geliyor. Yani, Türkiye’deki varlıklar yabancı yatırımcı için daha pahalı hale geldi.”
Ayrıca, küresel olarak artan borçlanma maliyetlerinin de yatırımların geri dönüş beklentisini yükselttiğini belirten Maceda, yurt dışından yatırımcıların bu dönemde daha temkinli davrandığını söyledi. Maceda, M&A (şirket birleşme ve satın alma) işlemlerinin de bu nedenlerle yavaşladığına dikkat çekti.
Küresel ekonomiyi önümüzdeki 5 yılda dört ana trend şekillendirecek
Maceda, şirketlerin önümüzdeki 5 yıl içinde odaklanması gereken dört ana trendi şöyle sıraladı:
1 Yeni Küresel Düzen: Artık “her yerde, her an” iş yapma dönemi bitti. Şirketler, üretim ve yatırım kararlarında coğrafi ayak izlerini çok daha bilinçli seçmek zorunda kalacak.
2 Üretken Yapay Zekâ: Yapay zekânın, cep telefonunun, e-ticaretin ve bulut bilişimin ortaya çıkışı kadar, hatta onlardan daha büyük bir dönüşüm yaratacağını belirten Maceda, şirketlerin iş modellerini bu yeni teknolojiye göre yeniden tasarlamaları gerektiğini vurguladı.
3 Enerji: Yapay zekâ modellerinin devasa enerji tüketimi göz önüne alındığında, temiz, sürdürülebilir ve güvenilir enerji kaynaklarına sahip olmanın önümüzdeki 25 yılın en kritik meselesi olacağını söyledi.
4 Yüksek Sermaye Maliyeti: Pandemi sonrası bol likidite döneminin sona erdiğini ifade eden Maceda, şirketlerin artık yatırımlarını çok daha dikkatli ve uzun vadeli getiri beklentisiyle yapması gerektiğini belirtti.
Maceda, “Yüksek sermaye maliyetinin olduğu bir ortamda, yatırım getirisinin çok daha yüksek olması beklenir” diyerek şirketlerin bu riskleri yönetmek için sağlam senaryo planlamaları yapması gerektiğini söyledi.
Deglobalization ne demek?
Deglobalization, küreselleşmenin tam tersi bir süreci ifade eder. Küreselleşme, ülkeler arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasi entegrasyonun artması anlamına gelirken, deglobalization ise bu bağlılık ve entegrasyonun azalması demektir.