Tarihin farklı dönemlerinde insanlar “daha iyi bir toplum” hayaliyle yola çıktı. Kimileri para sistemini kaldırdı, kimileri mülkiyeti reddetti, kimileri teknolojiyi ya da doğayı merkeze aldı. Ama bu ütopyaların çoğu, idealist planların gerçek hayatla çarpışmasında yıkıldı.
1. AUROVILLE (HİNDİSTAN, 1968)
İnsanlığın birlik içinde yaşayabileceği bir şehir hayaliyle kuruldu. Para yok, mülkiyet yok, din çatışması yok… Ama ne var? Bürokrasi, Batılı sömürgeciliği eleştirileri, yerel halkla gerilim ve iç çekişmeler. Bugün hâlâ ayakta ama hayal edilen “evrensel kardeşlik” idealine oldukça uzak.
2. FORDLANDIA (BREZİLYA, 1928)
Henry Ford, otomobil lastiği üretmek için kendi kauçuk cennetini kurdu. Ama Brezilya ormanları Amerikalı iş disiplinine pek uymadı. Sivrisinekler, işçi isyanları, Amazon’un doğal kuralları… Kısacası ormanda fabrika kurmak, şehir kurmaktan zordu. Birkaç yıl içinde terk edildi.
3. KİBBUTZLAR (İSRAİL, 1910’LARDAN İTİBAREN)
Başlangıçta tarım temelli sosyalist kolektiflerdi. Her şey ortak: maaş, çocuk bakımı, yemek… Ancak zamanla bireyselleşme, kapitalizme geçiş ve gençlerin kaçışı sistemin temelini sarstı. Bugün kibbutzlar hâlâ var ama çoğu özel işletmeye dönüştü. Ütopya değil, nostaljik bir anı gibi.
4. CELESTIAL SEASONINGS (ABD, 1969)
Bir çay markasıyla başlayan hippi ütopyası… Bitkilerle dolu bir çiftlik, barışçıl üretim, doğayla iç içe yaşam. Ancak büyüdükçe şirketleşti, değerler değişti. Kurucu Mo Siegel’in ruhani lideri Urantia Kitabı gibi tartışmalı metinlere bağlılığı da markanın imajını zedeledi.
5. BIOSPHERE 2 (ARİZONA, 1991)
Bilim insanlarının “kendine yeten bir dünya” yaratma denemesi. Kapalı sistemde oksijen üretimi, tarım, yaşam döngüsü test edildi. Ama cam fanusun içi kısa sürede oksijen krizi, karınca istilası ve psikolojik çatışmalara sahne oldu. Bugün sadece bir araştırma merkezi; ütopyadan çok deney alanı.
6. JONESTOWN (GUYANA, 1974)
Pastör Jim Jones’un liderliğinde kurulan “eşitlikçi cennet”, tarihin en karanlık trajedilerinden birine dönüştü. Başta ırklar üstü, sınıfsız bir toplum vadediliyordu. Sonu: 900’den fazla insanın kitlesel intiharı. Ütopyaların lider kültüyle ne kadar tehlikeli olabileceğinin en çarpıcı örneği.
7. ARCOSANTI (ARİZONA, 1970)
Paolo Soleri’nin “ekolojik mimariyle kurulan sürdürülebilir şehir” hayali. Yüksek binalar yok, devasa yollar yok; minimalizm ve doğayla uyum var. Ama inşaat hiçbir zaman tamamlanamadı, finansal kaynaklar tükendi. Bugün daha çok mimarlık öğrencilerinin kısa süreli kamplarına ev sahipliği yapıyor.
8. ZAYTUNA FARM (AVUSTRALYA, 2001)
Permakültürün kurucularından Geoff Lawton’ın modeli. Su yönetimi, yenilenebilir enerji, sıfır atık… Her şey harikaydı, ama ölçeklenemedi. Yüksek maliyetler, aşırı idealizm ve yerel halkla sınırlı etkileşim, projeyi sadece küçük bir çevrede etkili kıldı. Küresel model olması hedeflenmişti, ama olmadı.
9. CERRO GORDO (MEKSİKA SINIRI, 1997)
Kaliforniya yakınlarında, yüksek dağlarda bir grup insan, “kapitalizmden uzak, doğaya yakın” bir yaşam kurmak istedi. Kendi enerjilerini ürettiler, yemeklerini yetiştirdiler. Ancak sert kışlar, izolasyon ve anlaşmazlıklar her şeyi dağıttı. 2010’lara gelindiğinde koloni tamamen boşaltıldı.