Science dergisinde yayımlanan “İstanbul depremi” araştırmasına göre, Marmara Fayı’nda son yıllarda yaşanan depremler henüz kırılmayan bir fay segmentine doğru ilerliyor. 2011, 2012, 2019 depremleri ve nisan ayındaki 6,2’lik sarsıntı birlikte değerlendirildiğinde, İstanbul için 7,0 ve üzeri büyüklükte deprem riskinin arttığı ifade edilirken, depremin zamanının bilinmediği ancak riskin sürdüğü vurgulanıyor.
Araştırmada , 6,0 ve üzeri bir depremin dahi İstanbul’da ciddi hasara yol açabileceği uyarısı yapılırken çalışmayı değerlendiren Jeolog Prof. Dr. Okan Tüysüz’den önemli açıklamalar geldi.
İstanbul 23 Nisan’da 6.2 ile sallanmıştı
17 Ağustos 1999’dan bu yana ortaya konulan risklerin geçerliliğini koruduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tüysüz, 23 Nisan’da Marmara Denizi’nde meydana gelen 6,2’lik depremin ardından Adalar ve Avcılar açıklarındaki kilitli faylar üzerinde stres oluştuğunu belirtti. Bu durumun, beklenen İstanbul depreminin zamanını öne çekebileceği yönünde bilimsel görüşler bulunduğunu ifade etti.
Bilimsel çalışmaların hakemli ve veriye dayalı olduğunun altını çizen Tüysüz, “Marmara’da deprem olmayacak” yönündeki yaklaşımların bilimsel karşılığı olmadığını söyledi. Marmara Denizi’nde bazı kesimlerde fayların yavaş hareket ettiğini ve bu bölgelerde kısa vadede deprem beklenmediğini belirten Tüysüz, buna karşın Mimar Sinan açıklarından Adalar ve İzmit Körfezi’ne uzanan fay zonunun uzun süredir kırılmadığını ve risk taşıdığını dile getirdi.
Kıyı kesimler daha şiddetli hissedecek
Depremin zamanının öngörülemeyeceğini vurgulayan Prof. Dr. Tüysüz, İstanbul’un büyük depreme mutlaka hazırlanması gerektiğini, kentsel dönüşümün tek başına yeterli olmayacağını, toplumun deprem öncesi ve sonrası için bilinçlendirilmesi ve düzenli tatbikatların hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti.
Tüysüz, Marmara Denizi’ne kıyısı olan bölgelerin daha şiddetli sarsıntı yaşayabileceğini belirterek, özellikle eski dere yatakları ve zemin yapısı zayıf alanlarda yapı kalitesinin hayati önem taşıdığına dikkat çekti.

