Pasifik Okyanusu’nun derinliklerinde keşfedilen garip yapılar ve Güney Afrika’daki 3,3 milyar yıllık jeolojik izler, Dünya’nın ilk dönemlerine dair bilgimizi değiştirecek nitelikte. Araştırmacılar, genç Dünya’nın düşünüldüğü gibi sakin ve erimekte olan bir gezegen değil, aksine sürekli büyük depremlerle sarsılan ve volkanik patlamalarla şekillenen bir yer olduğunu ortaya koydu. Üstelik bu süreçler, yaşamın başlangıcı için gerekli ortamı da yaratmış olabilir.
BARBERTON GREENSTONE KUŞAĞI’NIN GİZEMİ
Araştırmanın çıkış noktası, Güney Afrika’nın yüksek platolarında yer alan Barberton Greenstone Kuşağı oldu. Bu bölgedeki kayaçların dizilişi uzun yıllardır bilim insanlarının kafasını karıştırıyordu. Yeni jeolojik haritalama çalışmaları, buradaki kayaların aslında 3,3 milyar yıl önce oluşmuş eski bir deniz tabanına ait olduğunu ortaya koydu.
Ancak bu deniz tabanında garip bir şey vardı: Kaya tabakaları “düzgün” değil, adeta karışmış ve üst üste yığılmış gibiydi. Bu durum, Yeni Zelanda açıklarında yaşanan modern denizaltı heyelanlarını hatırlatıyordu.
YENİ ZELANDA İLE BEKLENMEDİK BAĞLANTI
Bilim insanları, Yeni Zelanda açıklarındaki Hikurangi dalma-batma zonunda meydana gelen dev depremler sonrası oluşan deniz tabanı yapılarıyla Barberton’daki dizilişlerin neredeyse aynı olduğunu fark etti. Yeni Zelanda’daki bu kayalar 20 milyon yıl öncesine aitken, Barberton’daki kayalar 3 milyar yıl daha yaşlıydı.
Bu paralellik, genç Dünya’nın da aslında büyük depremlerle sarsıldığını kanıtlıyor. Yani Dünya’nın ilk dönemlerinde tektonik plakaların oluşmadığı ve bu nedenle depremlerin yaşanmadığı görüşü geçerliliğini yitiriyor.
VOLKANLAR VE YAŞAMIN KIVILCIMI
Araştırmacılar, erken Dünya’da yaşanan bu büyük depremlerin sık sık volkanik patlamaları tetiklediğini de belirtiyor. Örneğin Tonga’daki Hunga Tonga-Hunga Ha’apai yanardağı 2022’de patladığında, 60 megatonluk bir nükleer bombaya eşdeğer enerji açığa çıkarmış ve atmosfere dev bir kül bulutu göndermişti.
Erken Dünya’daki bu tür patlamalar yalnızca devasa kül tabakaları bırakmakla kalmadı, aynı zamanda yüz binlerce yıldırım boşalmasına da yol açtı. Bilim insanları, bu elektriksel aktivitelerin yaşamın temel yapı taşlarını oluşturabilecek organik moleküllerin ortaya çıkmasına neden olmuş olabileceğini düşünüyor.