İlçenin 30 kilometre kuzeyinde yer alan Uzuncaburç Antik Kenti, günümüze kadar korunan binlerce yıllık tapınakları, kiliseleri ve anıt mezarlarıyla dikkati çekiyor. Metrelerce uzunluğundaki sütunlarıyla İzmir’deki Efes Antik Kenti’ni de andıran 2 bin 500 yıllık antik kent, ziyaretçilerine, Roma döneminden kalma anıt mezar ve kiliseleri de görme imkanı sunuyor.
‘EFES’İ GÖLGEDE BIRAKACAK BİR GÜZELLİĞE SAHİP’
Silifke Turizm Derneği Başkanı Ali Küçük, Uzuncaburç’un tarihinde Olba (Ura) Krallığı’nın tapınma merkezi olduğunu belirterek, “M.S. 72 yılında Roma İmparatorluğu içinde kendi özerkliğini ilan etti. Hatta kendi parasını bastı. En parlak dönemini Kraliçe Aba zamanında yaşamış. Zeus Tapınağı, sütunlu yol, şans tapınağı, tiyatrosu ayakta duruyor. Yapılan restorasyon çalışması ile turizme kazandırılacak. Buralar Efes’i gölgede bırakacak bir güzelliğe sahip. Turizm açısından çok önemli bir yer. Sadece Uzuncaburç değil, etrafında Olba Krallığı’nın izleri de mevcut. O dönemden kalma su kemerleri mevcut. Bölgede bastığınız her taş antik yapıdır. Ayakta kalmış Roma Yolu da mevcuttur. Yaz günü yayla havasında olduğu için yine cazibe merkezidir. Yakın zamanda da buranın bir turizm cenneti haline geleceğine inanıyorum” dedi.
UZUNCABURÇ ANTİK KENTİ
Helenistik çağda Olba Krallığı’nın ibadet yeri olan Uzuncaburç Antik Kenti, Roma döneminde, milattan sonra 72 yılında İmparator Vespasianus zamanında Olba’dan ayrılarak Diocaesarea adıyla özerk, kendi adına para basabilen yeni bir site durumuna getirildi.
Diocaesarea’daki Zeus Tapınağı, burç ve piramit çatılı anıt mezar Helenistik, sütunlu cadde, tiyatro, tören kapısı, çeşme, şans tapınağı ve zafer kapısı Roma döneminden kalma yapılar arasında yer alırken, 5’nci yüzyılda Hıristiyanlığın yörede gelişmesiyle Zeus Olbios Tapınağı kiliseye dönüştürülerek yeni kiliseler de inşa edildi. Bizans döneminin ardından 1071’de Türklerin Anadolu’ya girmesiyle Türk çağının başladığı antik kente, şehrin sembolü yüksek burçtan dolayı ‘Uzuncaburç’ adı veriliyor.