İngiltere ve İsviçre’den bir grup evrimsel fizyoloji uzmanı, modern şehir yaşamının insan sağlığı üzerindeki etkilerini analiz ederek dikkat çekici sonuçlara ulaştı. Araştırmaya göre insanlar, milyonlarca yıl boyunca doğal çevrede yaşayacak şekilde şekillendiği hâlde, şehirlerin aşırı uyarıcı ve kirletici koşullarıyla başa çıkabilecek biyolojik donanıma sahip değil. Bu “çevresel uyumsuzluk” hali, üreme kapasitesinden bağışıklığa, zihinsel süreçlerden fiziksel dayanıklılığa kadar pek çok alanda bozulmaya yol açabilir.

ŞEHİRLER BİYOLOJİK YAPIYLA ÇATIŞIYOR
Loughborough Üniversitesi ve Zürih Üniversitesi’nden evrimsel bilimciler, modern kentlerin insan biyolojisi için “uygunsuz ortamlar” olduğunu savunuyor. Araştırmacılara göre, sanayileşmenin hızla dönüştürdüğü yaşam biçimleri, insanın evrimsel olarak uyum sağladığı doğal çevreden dramatik bir kopuş anlamına geliyor.
Uzmanlar, insanın evrim sürecinde orman, savan, açık alanlar ve doğal iklim döngüleri içinde geliştiğini; oysa bugün yoğun nüfus, kirli hava, kesintisiz gürültü ve yapay uyarıcıların hâkim olduğu şehirlerde yaşadığımızı hatırlatıyor. Bu uyumsuzluğun temel biyolojik işlevlerde bozulmaya neden olduğu belirtiliyor.

‘EVRİMSEL UYUMSUZLUK HİPOTEZİ’: BEDENİMİZ ŞEHRE YETİŞEMİYOR
Araştırmacı Dr. Danny Longman, modern yaşamı “evrimsel uyumsuzluk” kavramıyla açıklıyor. Longman, yaptığı açıklamada şu değerlendirmeyi yaptı:
“İnsan biyolojisi tarih boyunca doğal çevre tarafından şekillendi. Ancak sanayileşme o kadar hızlı gelişti ki bedenimiz bu dönüşüme ayak uyduramadı. İnsanlığın bugün yaşadığı birçok sağlık sorununu, biyolojimizle çevremiz arasındaki bu uyumsuzlukla açıklayabiliriz.”
Araştırma, antropoloji, ekoloji, fizyoloji ve halk sağlığı çalışmalarından elde edilen verilerin bütüncül bir analizine dayanıyor. Bilim insanları, laboratuvar deneylerinden saha çalışmalarına kadar geniş bir veri setini bir araya getirerek modern şehirlerin insan biyolojisine etkilerini değerlendirdi.

ÜREME, BAĞIŞIKLIK VE ZİHİNSEL İŞLEVLERDE BOZULMA
Araştırma bulguları, şehir yaşamındaki stresörlerin birçok temel fonksiyonu olumsuz etkilediğini gösteriyor.
Bunlar arasında:
- Üreme sağlığı: Kısırlık oranlarında artış, sperm kalitesinde düşüş.
- Bağışıklık sistemi: Alerjilerde yükseliş, otoimmün hastalıklarda artış.
- Zihinsel işlevler: Dikkat sorunları, daha yavaş bilişsel gelişim, daha hızlı bilişsel gerileme.
FİZİKSEL DAYANIKLILIK: GÜÇ VE DAYANIKLILIKTA DÜŞÜŞ.
Bilim insanlarına göre şehirlerin gürültülü ve kirli yapısı, özellikle fiziksel performansı azaltıyor. Uzun yol yürüyüşü veya koşu gibi dayanıklılık gerektiren faaliyetlerde şehirde yaşayan bireylerin performansının belirgin biçimde düştüğü, çevresel stresin bu süreçte etkili olduğu belirtiliyor.

GÜNLÜK STRES: SÜREKLİ TETİKTE BİR BEDEN
Araştırma ekibi, şehir hayatının insan bedenini sürekli “alarm halinde” tuttuğunu vurguluyor. Trafik, kalabalık, kesintisiz dijital uyarı, yüksek gürültü ve yeşil alan eksikliği gibi faktörlerin stres yanıt sistemini kronik şekilde aktif tuttuğu belirtiliyor.
Bu durumun sonuçları arasında:
- Yükselen anksiyete,
- Uyku kalitesinde bozulma,
- Konsantrasyon güçlüğü,
- Kardiyovasküler risklerde artış,
- Bağışıklık sisteminin dengesizleşmesi,
Üreme sağlık göstergelerinde gerileme yer alıyor.
Longman, “Gürültülü ve kirli bir sokakta her gün işe gidip gelmek sadece rahatsız edici değildir; bu stresörler zamanla biyolojik seviyede birikerek hasar bırakır” değerlendirmesini yapıyor.
